Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “onurlu bir hayvan” olarak nitelendirdiÄŸi kedilerin sevginin kokusunu alarak sahibine baÄŸlandığını söyledi.
Evinin bahçesindeki kulübede, “Pamuk” ve “Yumak” adlı kedilere ev sahipliÄŸi yapan ve Üsküdar Üniversitesinin Güney YerleÅŸkesinde kurdukları kedi kulübesiyle öğrencilerine hayvan sevgisi aşılayan Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “onurlu bir hayvan” olarak nitelendirdiÄŸi kedilerin sevginin kokusunu alarak sahibine baÄŸlandığını ifade etti.
OÄŸlunun 2 yıl önce sokakta bulduÄŸu yavru kedileri sahiplenerek, onlara “Pamuk” ve “Yumak” adını veren Tarhan, yaz aylarında açık alanda özgürce hareket etmeyi seven kedilerinin bahçede barınmaları için kulübe yaptı.
Kedilerinin geçen yıl doğurduğu yavruları arkadaşlarına vererek onları da sahiplendiren Tarhan, vakit geçirmekten keyif duyduğu kedilerinin bakımıyla ve beslenmesiyle yakından ilgileniyor.
Tarhan, evinin yanı sıra rektörlüğünü yaptığı Üsküdar Üniversitesinin Güney Yerleşkesinde, öğrencileriyle birlikte kediler için kulübe hazırlayarak, onların hayvanlarla sıcak bir ilişki kurmalarını sağlıyor.
Kedi ve hayvan sevgisinin insan psikolojisindeki yerine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Tarhan, insanın hayvanı sevdiği takdirde hayvanın da onu seveceğini, bunu sağlamanın yolunun ise hayvana sıcak ve pozitif duygularla yaklaşmaktan geçtiğini ifade etti.
Prof. Dr. Tarhan, “Kedi sevginin kokusunu alıyor, bu ÅŸekilde kiÅŸiye baÄŸlanıyor.” diyerek, hayvan seven insanlarda oksitosin hormonunun salgılandığını, bu nedenle insanların kendilerini hayvan severken huzurlu hissettiÄŸinin bilimsel araÅŸtırmalarla ortaya konduÄŸunu kaydetti.
“Onurlu bir hayvanı beslemek kültürümüze daha uygun geliyor”
Kedinin Türk toplumunda daha çok tercih edilmesinin nedenini ise “onurlu bir hayvan” olmasına baÄŸlayan Tarhan, kedi ve köpek sevgisinin psikolojik yönüne iliÅŸkin ÅŸu bilgileri verdi:
“Özellikle Batı toplumlarında kediden çok köpek sevgisi var. Köpek kediden farklı olarak sadakati yücelten bir hayvan. Kedi daha onurlu bir hayvan. Kediyi arabaya koyup götürmek zordur çünkü coÄŸrafyaya baÄŸlıdır ve orayı terk etmekten rahatsız olur. Ancak köpek ÅŸahsa baÄŸlıdır ve arabanın içerisinde gider. Hayvan davranışları açısından bu ilginç bir farklılıktır. Onurlu bir hayvanı beslemek bizim kültürümüze daha uygun geliyor. Özellikle kadınların kediyi tercih etmelerinin bir sebebi de annelik duygusu nedeniyle oluÅŸan baÄŸlanma duygularını tatmin etmek istemeleri. Yalnızlığın ilacı gibi oluyor. Evde hayvan beslemek bir çözüm olarak düşünülüyor. KiÅŸi yalnızlığını gideriyor, onunla konuÅŸuyor, ilgileniyor. Her iki tarafın da hoÅŸuna giden bir durum ortaya çıkıyor. Kediler daha temiz oldukları için de tercih ediliyor.”
Hayvanlarla ilgilenmenin psikolojik destek sağladığına da dikkati çeken Tarhan, duygu aktarımı ayrı olduğu için duygusal körlük ve sağırlık yaşayan otistik bireylerin tedavisinde hayvan sevgisini yardımcı değer olarak teşvik ettiklerini, otistiklerin hayvanla sevgi ilişkisi kurmalarının düzelme işareti olduğunu belirtti.
“Hayvan korkusunu sanal gerçeklikle tedavi ediyoruz”
Prof. Dr. Tarhan, hayvan korkusunun sebeplerine de değinerek, bu duruma genellikle çocukluk çağı travmalarının ve hayvanlarla ilgili şok yaşantıların yol açtığını anlattı.
Bunu yenmek için tedavi yöntemlerinin olduğunu aktaran Tarhan, şöyle devam etti:
“İlk olarak, kiÅŸinin odasına korktuÄŸu hayvan resimlerini koyuyoruz, duyarsızlaÅŸtırıyoruz. Daha önce büyük bir alana çıkararak, hayvanla temas ettiriyorduk. Artık sanal gerçeklik gözlüğüyle 3 boyutlu olarak korktuÄŸu hayvanın görsellerini görüyor, onlara elini uzatıyor, dokunuyor. Aynı zamanda beyin dalgalarını, cilt direncini ve ısısını elektrotlarla ölçüyoruz. KiÅŸi korktuÄŸunda deÄŸerleri de yükseliyor. DuyarsızlaÅŸtıkça artık beyin dalgalarındaki beta dalgalarının yükselmediÄŸini, cilt ısısının ve direncinin deÄŸiÅŸmediÄŸini görüyor. Korkusunu yenmeyle bedensel duyumların da düzeldiÄŸini gördüğü için korkuyu yeniyor. Duruma göre kiÅŸi isterse 3-5 seansta çözülüyor. Tek sorunu hayvan korkusu olan kiÅŸileri sanal gerçeklikle tedavi edebiliyoruz.”
“Hayvan sevgisi insanı benmerkezcilikten uzaklaÅŸtırıyor”
Prof. Dr. Tarhan, çocukluk çağı travmalarıyla büyüyen, sevgi, merhamet ve acıma duyguları zayıf yetiÅŸen bireylerin hayvanlara ÅŸiddet uygulamaktan ve eziyet etmekten zevk aldıklarını ifade ederek, “Küçük yaÅŸta kedilerin kuyruÄŸuna teneke baÄŸlayanlar, onlar bağırdıkça zevk alanlar var. Bu kiÅŸilere bakıyoruz, aile içerisinde ÅŸiddet var ya da kendilerine ÅŸiddet uygulanıyor. O da aynı ÅŸiddeti hayvanlara uyguluyor. Yani, ‘Güçlü biri zayıf birine ÅŸiddet uyguluyorsa, ben de hayvanlara karşı güçlüyüm, onlara karşı ÅŸiddet uygulayabilirim’ diyerek, bedelleme yapıyor. Åžiddeti, sorun çözme, tatmin, haz yöntemi gibi kullanan, eÄŸitimsiz ya da kötücül duyguların hakim olduÄŸu ortamlarda büyüyen çocuklar bunu örnek alabiliyor.” deÄŸerlendirmesini yaptı.
Bu duruma yanlış öğrenmenin sebebiyet verdiğini belirten Tarhan, merhamet, acıma ve hayvan sevgisi gibi duyguların, bireylere küçük yaşlardan itibaren öğretilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Özellikle 0-6 yaÅŸ arası çocuklara hayvan sevgisi aşılamanın önemini vurgulayan Tarhan, “Bu dönemlerde, hayvan korkusu olan bazı anne babalar çocuÄŸunu hayvana hiç dokundurtmuyor. Bu çocuklar ileride bu güzellikten mahrum kaldıkları gibi benmerkezci oluyorlar. Hayvan sevgisi insanı benmerkezcilikten, çıkarcılıktan, ‘doÄŸada sadece biz varız’ düşüncesinden uzaklaÅŸtırıyor.” dedi.
Tarhan, psikolojik ve fiziksel ÅŸiddete meyilli insanların, ÅŸiddeti ilk olarak hayvanlar üzerinde uyguladığı konusunda ileri sürülen düşüncelere yönelik yaptığı deÄŸerlendirmede, kiÅŸilerin “Güçsüze karşı ÅŸiddet uygulanabilir” duygusuyla hareket ettiklerini sözlerine ekledi.