Sokak Hayvanlarıyla AB’nin İmtihanı: Hollanda ve Romanya Ne Yaptı?

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest
Pocket
WhatsApp

Sokaklarını hayvanlardan ‘arındırmış’ ilk ülke olarak anılan Hollanda’da nasıl bir sistem uygulanıyor? 2013’te köpeklerin toplatılmasını yasalaştıran Romanya’nın deneyimi bize neler anlatıyor?

DUVAR – Türkiye’de hayvanların sokaklardan toplatılma çağrıları ne kadar yüksekse hayvanseverlerin buna itirazları da bir o kadar fazla… Hayvan varlığı ile ilgili düşünürken dünyadaki örneklere de baktık.

İki Avrupa Birliği ülkesi Hollanda ve Romanya… Biri, dünyada sokaklarını ‘hayvasızlaştıran’ ilk ülke olarak anılıyor, diğeri yakın tarihte hayvanları sokaklardan toplatılmasını sağlayan yasası ile… Hollanda’nın yüzyıllar öncesine dayanan barınak ve sahiplendirme sistemi ile ilgili bilgileri Hollanda Tarım Bakanlığı’ndan aldık. Romanya’da yasanın çıkışına giden süreci ve sonrasını ise belgesel film yönetmeni, aynı zamanda hayvan hakları savunucusu olan Mihai Gavril ile konuştuk.

İLK YASA 1875’TE YÜRÜRLÜĞE GİRDİ

Hollanda’nın sokak hayvanlarının varlığı ile girdiği ‘mücadele’, 1400’lü yıllara kadar dayanıyor. Bu tarihte büyük köpek ırklarına tasma zorunluluğu getirildi. Bundan yaklaşık 450 yıl sonra barınaklar, inşa edilerek sahiplendirme programları başlatıldı. Köpeklerin toplu ölümleri Hollanda tarihinin de bir parçası. 1800’lü yıllarda yaşanan kuduz vakaları nedeniyle Hollanda’da pek çok köpek öldürüldü.

Hollanda’nın hayvanlarla ilgili yasal çalışmalarının ilkini, 1875’te yürürlüğe giren Ulusal Hayvan Yasası oluşturuyor. Söz konusu tarihten bu yana yasa, dört kere yeniden düzenlendi. Hollanda’da şu an yürürlükte olan yasa, 2011 tarihinde şeklini aldı. Yasa, hayvan istismarını, ihmalini ve terk etmeyi para ve hapis cezasına bağladı. Ülke yasalarına göre, hayvan istismarı söz konusu olduğunda en yüksek hapis cezası 3 yıl. Para cezası da 21 bin 750 euro. Hayvan ihmalinin üst sınırı ise 6 ay hapisken para cezası 8 bin 700 euro.

‘BUNLAR BİZİM İÇİN GEÇMİŞTE KALAN TARTIŞMALAR’
Hollanda’da, köpeklerin kayıt altına alınması zorunlu. Satın almanın da önünde bir engel yok. Bakanlık “Satın da alsanız, sahiplenseniz de hayvanların tanımlanması, bakımlarının ve barınmalarının karşılanması zorunlu” diyor. Kaçan ya da kaybolan bir köpeği, bu kayıt sistemi ile kolayca bulduklarını ifade ediyor. Bakanlık, bu sistem sayesinde ülkede ‘sahipsiz’ köpek olmadığını belirtiyor.

Buna karşılık bakanlık, az sayıda da olsa Hollanda’da ‘başıboş’ köpeklere rastlandığını anlatıyor. Ancak buna çözümleri yine kayıt sistemi. Hayvan koruma servislerine bildirilen köpeklerin, çip ile kayıt altına alındığı ve barınağa götürülerek sahiplendirilmeye çalışıldığı ifade ediliyor. Hollanda’da barınaklardan sahiplendirme teşvik ediliyor. Bu kapsamda sahiplendirme, satın almadan daha az maliyetli ve avantajlı olarak sunuluyor; hayvanların kayıt, çip, bakım ve kısırlaştırma işlemleri barınak tarafından karşılanıyor.

Bakanlıktan, hayvanların kayıt altına alınması ve bakımı için ne kadar bütçe ayrıldığı ya da hayvanlarla ilgili uyguladıkları program nedeniyle bakanlığa yönelik herhangi bir tepki olup olmadığı sorularımıza ise “Bunlar bizim için çok geçmişte kalan tartışmalar” cevabını aldık.

ROMANYA’DA SOKAK KÖPEKLERİN TOPLATILMASI 2013’TE YASALAŞTI
Romanya’da 2013 yılında çıkan yasa, toplumda büyük bir tartışma yarattı. Romanya’da hayvanların toplatılma çağrıların yasallaşması öncesinde yaşananlar, Türkiye ile paralellik taşıyor. Romanya’nın başkenti Bükreş’te 65 bin civarı olduğu düşünülen köpek nüfusu, uzun zamandır toplumda bazı huzursuzluklara sebep verse de hayvanseverlerin ve halkın köpeklerle olan bağı, toplatılma çağrılarını bastırıyordu. Ta ki, 4 yaşındaki bir çocuğun sokak köpeklerinin saldırısı sonucu hayatını kaybetmesine kadar… Bu olaydan sonra Bükreş Belediye Başkanı Sorin Oprescu, halka sokak köpekleri için ‘ötenaziyi kabul edip etmediklerini soran’ bir referandum düzenleneceğini açıkladı. Akabinde bunu destekleyenler tarafından şehirde bir eylem düzenlendi.

Tartışmalar, Cumhurbaşkanı Traian Basescu’nun “insanlar köpeklerden üstündür” şeklindeki çıkışıyla farklı bir boyuta taşındı. Tüm bunların sonunda Romanya Parlamentosu, ‘sokak köpeklerinin toplanmasına ve sahiplenilmeyenlerin de itlafına’ onay veren yasayı çıkardı.

Mihai Gavril

‘HAYVANLAR İNSANLARIN ŞİDDETİNE KARŞILIK VEREMİYOR’
Günümüzde Bükreş başta olmak üzere Romanya’nın pek çok büyük şehrinde sokaklarda hayvan yok. Bükreş’te üç kedisi ile birlikte yaşayan ve hayvan barınağında çalışan Mihai Gavril, Türkiye’de yaşanan tartışmaların geçmişte Romanya’da yaşananlarla benzerlik taşıdığını ifade ediyor.

Gavril, Romanya’daki yasanın hem çıkışına kadar hem de sonrasında hayvan hakları için mücadele etmiş bir isim. Hayvan haklarıyla ilgili mücadele sebebi, çok kişisel. Bu durumu, “Ben de bir zamanlar savunmasızdım, o duyguyu iyi bilirim. Bu nedenle yapabileceğim her ne varsa onlar için yapmak istiyorum. İnsanlara kıyasla hayvanlara yardım etmek için çok az yöntem ve araç var. Bu haksızlık” diye açıklıyor. Hayvanların insanların şiddetine karşılık veremediğini, onları savunacak doğru düzgün yapılara sahip olmadıklarını anlatan Gavril “Gerçekten sizi savunacak kimsenin olmaması, terk edilip öldürülmeniz kabul edilir bir şey değil. Onların tarafındayım çünkü onları toplumumuzun en savunmasız canlıları olarak görüyorum” diyor.

‘ROMANYA’DAKİ HAYVANSEVERLER POLİTİK SÖYLEM ÜRETEMEDİ’
2013 yılına gidiyoruz… Sokak köpeklerinin toplatılmasını ve itlafını sağlayan o döneme… Romanya’da da hayvanlar için işaret, bir çocuğun sokak köpekleri tarafından saldırıya uğraması ve sonrasında da hayatını kaybetmesi ile veriliyor. Ancak Gavril, bu olaya kadar Romanya’da köpeklerle ilgili pek çok şey yaşandığını ve ciddi bir sorun olarak görülmeye başlandıklarını anlatıyor. Romanya’daki parlamento, 2013 yılında bir oylama yaptı ve 20 çekimser, 23 hayır ve 226 evet oyu ile köpeklerin toplanması ve 14 gün boyunca barınakta kalıp sahiplenilmeyenlerin de itlaf edilmesinin önünü açan yasaya onay verdi. Gavril’e göre, işlerin bu noktaya gelmesindeki en büyük sebep, köpekleri etkin şekilde kısırlaştıran bir sistem olmaması. Bir diğeri de politik söylem üretmekten uzak hayvanseverler…

“Romanya’daki hayvanseverlerin hayvan haklarından anladığı şey, olabildiğinde çok köpeğe bakmak” diyen Gavril, hayvan sevgisinin politik bir anlayışa dönüşmemesinden şikayetçi. Yasanın çıkış döneminde Gavril, hayvan hakları savunucuları olarak yetkililerle görüşme yaptıklarını anlatıyor: “Savunucular olarak yerel yetkililerle özellikle kısırlaştırma konusunda görüştük. Daha çok bütçe ayrılmasını istedik ancak bütçeyi harcayacakları başka alanlar olduğunu söyleyip taleplerimizi yerine getirmekte istekli olmadılar.”

‘KEDİ VE KÖPEKLER NEHRE ATILMAYA BAŞLANDI’
Yasayla birlikte neler değişti? Gavril, ağır aksak işlese de bazı iyi örnekler olduğundan bahsediyor: “Şimdi bir yasamız var. Buna göre, eğer kedi ya da köpeğiniz varsa kısırlaştırmak zorundasınız. Çoğu insan buna uymuyor aslında. Yerel yönetimler de bu konuyla ilgili sistemli bir çalışma yapmıyor. Tek tek evcil hayvan sahiplerine gidip kontrol yapmaları lazım. Kısırlaştırma yapmayanları tespit etmeliler. Yasadan üç yıl sonra hayvan polisi devreye girdi. Hayvanlarla ilgili bir şey olduğunda onlar aranıyor. Hala çok yeni bir uygulama ve etkili değil ama yine de hiç yoktan iyi. Eğer bir şiddet, istismar ya da terk etme olayı olursa onlar devreye giriyor. Ama yasa çok karmaşık. Üç yıl öncesine kadar hayvan terk etmenin cezası yoktu. Şu an yeni geldi ve geç kaldı aslında.” Gavril, köpeklerin sokaklardan toplatılmasının Avrupa Birliği’ne üyelikle ilişkisini olduğunu düşünüyor. Tüm bunlar, AB ülkelerine benzeme çalışmalarının bir parçası ona göre.

Kırsal bölgelerde yaşayanların yasayı çok ciddiye almadığını belirten Gavril, kısırlaştırma yapmayanların hayvanları doğurunca onlardan zalimce kurtulmaya çalıştığını şu şekilde ifade ediyor: “Yasadan sonra özellikle çok fazla hayvan nehirlere ve göllere atılmaya başlandı. İnanabiliyor musunuz, yavru kedi ve köpekleri poşete koyup nehre atıyorlar. Hayvanlarını kısırlaştırmayanlar, onlar yavrulayınca bu durumdan kurtulmak için bu yöntemi kullanıyor. Romanya’daki insanlar çok zalim olabiliyor.”

Bu noktada kedilerinden birini nehirden kurtardığını anlatıyor: “Yasadan sonra hayvanlara yönelik şiddette bir artış oldu. Nehirlere fırlatılan yavru kedi ve köpek hikayeleri yaşandı. Benim üç kedimden biri, bu şekilde nehre atılan bir kedi. Onu atıldığı nehirden kurtardık ve şu an birlikte yaşıyoruz.”

‘ONLARI BİZ EVCİLLEŞTİRDİK, TERK EDEMEYİZ’
Şehirlerden köpeklerin barınaklara ya da şehir çeperlerine sürüldüğünü söyleyen Gavril, bu koşullarda yaşayan köpeklerin de zamanla vahşileştiğini bunun da başka sorunlara yol açtığını dile getiriyor: “Köpekler buralara sürüldükleri için daha vahşi oldular. Bir diğer problem de köpeklerin, doğal bir avlayıcısının olmaması… Dolayısıyla bu da doğada başka bir şeyin bozulmasına yol açıyor.”

Gavril, köpeklerin sokaklardan toplanmasının toplumdaki dayanışma ve güvenlik ağlarını kırdığını düşünüyor. Ayrıca Gavril, sokaklarda kedi nüfusunun arttığını ve onların da kuşlar için ciddi tehdit olmaya başladığını belirtiyor.

Gavril, bir savunucu ve hayvansever olarak her köpeğin bir yuvası olmasını istiyor. Ancak bunun olmadığı koşullarda da köpeklerin kısırlaştırılarak ait oldukları yerlere yani şehirlere geri gelmesini talep ediyor: “Onlar insanlara bağlı, evcil hayvanlar. Her köpeğin onunla ilgilenen ve seven bir insana ihtiyacı var. Onları biz evcilleştirdik ve onları terk edemeyiz.”

Kaynak: Gazete Duvar

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest
Pocket
WhatsApp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 × 1 =

Yeniler

Köşe Yazıları