Evcil Hayvan Sahiplerinin Hakları, Apartmanda ve Sitelerde Evcil Hayvan Beslemek ve Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi Hakkında Merak Edilenler…

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest
Pocket
WhatsApp

Evcil Hayvan Sahiplerinin Hakları, Apartmanda ve Sitelerde Evcil Hayvan Beslemek ve Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi Hakkında Merak Edilenler…

Konuğumuz İstanbul Barosu’na bağlı Hayvan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Deniz Tavşancıl KALAFATOĞLU. Pet Haber Gazetesi’nden Demet İNCE’nin sorularını yanıtladı.

Kendisiyle en güncel hayvan haklarını konuşacağız.

Merhabalar Deniz Hanım,
Öncelikle çok teşekkür ederiz bu yazımızda bizimle olduğunuz için.

Deniz Hanım ne kadar süredir kuruldasınız? Bu kurul neleri konu alır? Bize biraz bundan bahseder misiniz? Siz ağırlıklı olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Merhaba. Ben, ilk defa Türkiye’de İstanbul Barosu çatısı altında 2006 yılında kurulan Hayvan Hakları Komisyonu’nda, kurulduğu günden beri görev alıyorum. Yıllarca süren başkan yardımcılığım ve 2018-2021 dönem başkanlığım var. Şimdi yürütme kurulu üyesi olarak göreve devam ediyorum. Genç arkadaşlarımızın yetişmesi, bayrak yarışını devralmaları önemli. Bu kurul, hayvanları korumak ile ilgili her türlü hukuki ihtilaf çözümü, davalar, hukuki bilgilendirme, yetkililer ile saha arasında koordinasyon ve ortak iletişim dili yaratma konusunda çalışan tarafsız avukatlar oluşumu. Tek tarafı; hayvan menfaati.

Deniz Hanım, apartmanda ya da sitelerde yaşanan evcil hayvan dostlarımızın beslenmesine yönelik zorluklara ve haklarımıza dair konuşalım. Bilmemiz gerekenler nelerdir?

Öncelikle bilinmesi gereken, Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre;  ana gayrimenkul, kat malikleri kurulunca yönetilir ve yönetim tarzı, kanunların emredici hükümleri saklı kalmak şartıyla, bu kurul tarafından kararlaştırılır. Ve ‘Yönetim Planı’ yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini düzenler. Bir başka deyişle; yönetim planı, sitelerin, apartmanların anayasasıdır. Mevcut yasal düzenleme uyarınca; bağımsız bölümlerde hayvan beslenip beslenmeyeceğini bilebilmek için, apartman ve sitelerin yönetim planlarına bakılması gerekir.
Yönetim planında yasak yok ise:
Zaten genel kurul kararları ya da yönetim kurulu kararları alarak, yasaya aykırı bir şekilde yasak getirilmesi mümkün değildir.
Eğer yönetim planında yasak var ise:
Yönetim planının, esasında, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmünde olduğu unutulmamalıdır.
Bu nedenle; gerek yönetim planında, gerekse genel kurul kararlarında yer alacak bu tür yasaklama maddelerinin, kanuna aykırı olduğu ve bu sebeple hükümsüz kabul edilmesi gerektiği bilinmelidir.

Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi,  Anayasanın 90/son maddesi kapsamında kabul edilmiş ‘Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ ve yürürlükte olan ‘5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’ mevcut iken, “Bağımsız bölümlerde hayvan beslenmesi yasaktır.” şeklinde yasal düzenlemelere aykırı olarak kurallar getirilmesi, söz konusu dahi olamaz.

Gerek bağımsız bölümlerde, gerekse ortak alanlarda bakılan evcil hayvanlarla ilgili yasal düzenlemeler ortadadır. Ve objektif kriterler ve komşuluk hukuku esastır. Komşuluk hukuku da; hem komşuların birbirine karşı özenli olmalarını hem de birbirlerine karşı hoşgörülü olmalarını ihtiva eder.

Bir başka deyişle, hayvanların bizatihi varlığının rahatsız edici bir unsur olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, bizatihi varlıkları da, TAHLİYE SEBEBİ OLMAMALIDIR.

Sitede beslenen sokak hayvanlarına gelince; 5199 sayılı kanun, insan kültürüne alınmış evcil hayvanların yaşam haklarını, YASAL güvence altına almıştır. Hayvanları Koruma Kanunu’nun 3. Maddesi; hayvanların YAŞAM ORTAMINI “Bir hayvanın veya hayvan topluluğunun doğal olarak yaşadığı yeri ifade eder.” olarak tarif eder.

Hayvanları Koruma Kanunu 3. maddesine göre, “sokaklar, parklar, hayvansal doğal güdü ve yetenekleri ile girebildikleri özel veya kamuya ait ayırımı olmadan ağaçlı, yeşil bahçeler ve tüm açık alanlar dahil olmak üzere HER YER, kedi ve köpeklerin “doğal olarak yaşadıkları” yerler yani “yaşama ortamları”’dır.

Yani Kanun, yaşama ortamını tarif ederken, özel alan veya kamu alanı diye bir ayırım yapmamış, hayvanın doğal yetenekleri ile kendi seçerek yaşayacağı her yeri, YAŞAM ORTAMI olarak tanımlamıştır.

İnsan kültürüne alınmış her sokak hayvanının, yaşadığı semte/alana ait bir sokak/mahalle/site sakini olduğunu unutmamak gerekir. Bu hayvanlar, kamuya açık ortak alanlarda da olmak üzere her yerde özgürce bulunabilirler.

Hayvanları Koruma Kanunu 4/b maddesine göre; Hayvanların korunmasına ve rahat yaşamalarına ilişkin temel ilke olarak “Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Evcil hayvanların da, ev hayvanları gibi yaşamları desteklenmelidir.

Hayvanları Koruma Kanunu 4/c maddesine göre; “Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muameleden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre, Yasanın uygulayıcısı olan Doğa Koruma Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğü, özel alan veya kamu alanı olarak ayırmadan, hayvanın yaşam alanı olarak seçtiği bölge / mahal veya kamuya açık alan her neresi ise, orada yaşaması, bakımı ve kötü muameleden uzak tutulması için gerekli tüm önlemleri almalıdır.

Hayvanları Koruma Kanunu 4/d maddesi’ne göre; “Hiçbir maddî kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin, sadece insanî ve vicdanî sorumluluklarla, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu kanunda öngörülen koşulları taşıyan gerçek ve tüzel kişilerin teşviki ve bu kapsamda eşgüdüm sağlanması esastır. ” şeklinde kayda geçmiş ve doyurma faaliyetlerinin, hayvan severlerin YASAL HAKKI ve GÖREVİ olduğunu işaret etmiştir.

Yani; evcil hayvanları doyurmak, sadece “VİCDANİ GÖREV” değil; aynı zamanda “KANUNİ HAK”tır.

4/d Maddesi uyarınca; bir bölgeyi kendine yaşam ortamı olarak seçmiş ve orada yaşayan kedi ve köpeklere bakan gönüllü veya STK’ların desteklenerek, teşvik edilmesi, yasanın uygulayıcısı olan DKMP Genel Müdürlüğü’nün görevidir.

5199 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği 20. maddesi uyarınca; Sahipsiz hayvanlara ilişkin her türlü işlem, yasanın uygulayıcı olan valilik, DKMP Genel Müdürlükleri, Belediyeler ve HAYDİ Polis kolluğuna verilmiştir. Belediyeler dışında hiçbir kurum veya kuruluş, sahipsiz hayvanlara müdahale edemez, toplayamaz, bir yerden bir yere taşıyamaz.

5199 Sayılı Kanun, hayvanların bulunduğu her yerde beslenmesini hükme bağlamıştır. Yani, bir hayvan sever, HER YERDE EVCİL HAYVANLARIN ÖNÜNE, YEMEK – SU KOYABİLİR, DOYURABİLİR; bir başka ifade ile; BESLEYEBİLİR.

Dolayısıyla, kedi-köpeğe bahçeli alanlarda mama su vermek, doyurmak ve barındırmak, YASAL HAKTIR. Buna engel olmaya çalışmak, yasayı ihlal etmektir.
Nitekim, bu konuda HAYDİ Polisi tarafından site yönetimine kesilen para cezası mevcuttur.

Çevresine zarar vermeyen bir evcil hayvanın, sadece yönetim planına göre evden uzaklaştırılması hakkında neler söyleyebiliriz?

Hayvanın tek başına varlığının tahliye sebebi olamayacağına dair yargıtay kararlarımız mevcut.

Dava konusu hayvanın, “tahliye sebebi” olması için mutlaka yerinde keşif yapılarak:

Ses sorunu var ise; desibel ölçümünün yapılması,
Hijyen sorunu var ise;  objektif kriterlerle, kötü koku ve sağlık koşullarında ihmal varlığının aranması,
Güvenlik sorunu var ise; hayvanın saldırgan olup olmadığına, şiddet eğilimi taşıyıp taşımadığına bakılması ve taşıyor ise bu hususun, uzman veteriner hekim tarafından tespit edilmesi gerekir.

Kısaca, olumsuzluk yaratacak ve rahatsızlık verecek somut unsurların olup olmadığının araştırılması ve bizzat bilirkişi raporu ile sabit olması gerektiği ifade edilmişti.

Ancak, maalesef en son 2022 Ocak’ta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, yönetim planını her türlü yasal düzenlemenin üstünde tutan hukuka aykırı ve talihsiz bir kararı oldu. Bu karar ile, gerek Medeni Kanun’da gerekse Kat Mülkiyeti Kanunu’nda esas alınan komşuların “Taşkın Hareket Yasağı” prensibi görmezden gelinerek, ‘Yönetim Planında yasak ise yasaktır’ dendi.

Ki bu karar çok tehlikeli bir karardır. Adeta taraflar arası sözleşme mahiyetindeki bir belgeyi, yasaların üstüne koyar hatta mülkiyet hakkı, mesken dokunulmazlığı gibi anayasal hakların üzerine yerleştirirseniz, yarın bir gün yönetim planlarında insan haklarına aykırı onlarca maddeye yol açmış olursunuz.

Türk Ceza Kanunu’nda ‘Sahipli evcil hayvanlar’ ile ilgili neler yer almaktadır?

Öncelikle bilinmesi gerekir ki 2021 yılında yürürlüğe giren 7332 sayılı yasa ile; sahipli- sahipsiz hayvan ayrımı, ortadan kaldırıldı. Gerçek veya tüzel kişiler tarafından özellikle evde, iş yerlerinde ya da arazisinde, özel ilgi ve refakat amacıyla bulundurulan, bakımı ve sorumluluğu sahiplerince üstlenilen her türlü hayvan; EV HAYVANI, insan tarafından kültüre alınmış ve eğitilmiş hayvanlar; EVCİL HAYVAN olarak tanımlandı.

Kişi, ev hayvanını barındırmak, hayvanın türüne ve üreme yöntemine uygun olan etolojik ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat etmek, insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından gerekli tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlü olup; zamanında ve yeterli seviyede tedbir alınmamasından kaynaklanan zararları tazmin etmek zorundadırlar.

Yine yeni yasal düzenleme ile 31.12.2022 tarihine kadar ev hayvanlarının çiplenerek dijital kimliklendirilmelerinin yapılması gerekir. 20.12.2022 yazılı talimatla, teknik sorunlar nedeniyle Yönetmelik Ek-1’te yer alan beyanname ile ilçe tarım müdürlüklerine başvurulması halinde, cezadan muaf olarak 01.01.2023’te hukuki süreç devam edecektir.

Hayvanları Koruma Kanunu ve Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi konusunda neler söylemek istersiniz?

Türkiye’de yasal anlamda hayvan haklarından kısmen bahsedilmeye başlanması ilk olarak; ‘Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin 20.10.2003 tarihinde, amir hüküm haline gelmesiyle başlamıştır.  Hayvan Haklarına dair YASAL İLK KORUMA da, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun, 01.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmesi ile gerçekleşmiştir. 7332 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun da, 14.07.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

5199 Sayılı Kanunun düzenlenme amacı; hayvanların rahat yaşamaları ile hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamak; 7332 sayılı Kanunun amacı ise, hayvanları mal kapsamından çıkarmak ve hayvanların, cinsel saldırı ve şiddet eylemleri karşısında daha güçlü korunmalarının temini zımnında, eylemlerin suç kapsamında kabul edilerek cezalandırılmasını sağlamaktır.

Yasaların mevcudiyeti çok kıymetlidir. Ancak, toplumda, yetkililerden vatandaşlara, ciddi bir zihniyet değişikliğine, bilinçlendirmeye ve eğitime ihtiyaç vardır.

Yasalardan haberi olmayan yetkililer bulunmaktadır. Haberi olmayan vatandaş sayısı daha da çoktur.

Belediyelerin sokak hayvanları üzerindeki etkisi konusunda nelerden bahsedebiliriz?

Yasaya göre, sokak hayvanlarının, sağlık hizmeti dahil her türlü ihtiyacının giderilmesi yükümlülüğü, ilçe belediyelerine verilmiştir. Her ilçede mutlaka bir bakımevi olmalıdır. Hayvanlar kısırlaştırılmalı, dijital kimlikle kimliklendirilmeli, Madde 6 uyarınca alındıkları mahale geri bırakılmalıdır. Sokaktaki hayvanların, karınlarının doyması için besleme odakları kurulmalı; hastalandıkları ya da kazaya maruz kaldıklarında, iyi bir sağlık hizmeti verilerek sağlıklarına kavuşturulmaları gerekir.

Yerel yönetimler hayvan korumaları konusunda yeterli mi? Ne gibi katkıları var?

Yasaya bakıldığında; yerel yönetimlere tanımlanan görevler çerçevesinde, yeterli gözüküyor. Sorun, yasanın uygulanmayışı. Belediyelerin veteriner işleri müdürlülükleri yok. Belediyelerin bakımevleri yok. Türkiye’de toplam 1391 belediye var; bakımevi sayısı 287. Var olan bakımevlerinde de; (Barınak bizim kullandığımız; yasada, bakım evi olarak geçer ve geçici rehabilitasyon merkezidir.) çoğunlukla, gerekli tıbbi alt yapı yok. İşin ehli veteriner hekim yok. Hayvana eli değen işçi, belediyenin sürdüğü işçi. Hayvana kötü davranıyor. Belediyenin sadece kısırlaştırma yapmak, dijital kimliklendirme yapmak için ve raporlu ısırık vakasında müdahale etmek üzere hayvan toplama yetkisi var; onu toplarken de başlarında veteriner hekim olmalı, o yok. Hayvan toplamak üzere görevlendirilen insanlar, genellikle hayvan sevgisinden ve merhametinden yoksun daha nobran mizaçlı insanlar. Bütün bunların neticesinde, karşımıza çıkan barınak görüntüleri de malumunuz.

Yine Madde 6 uyarınca, mahaline geri bırakılması gereken hayvanların, ormanlara atılması; hem yaban hayatın parçası olmayan köpeklere, hem de ormandaki yaban hayata zarar vermektedir.

Hiçbir iş öylesine yapılmamalı ve ekosisteme zarar verilmemelidir.

İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun işlevleri nelerdir?

İl Hayvan Koruma Kurulları valilik bünyesinde toplanır. Vali, doğal başkanıdır.

Hayvanları koruma kurulu münhasıran hayvanların korunması, sorunların tespiti ve çözümlerini karara bağlamak üzere; hayvanların korunması ve kullanılmasında onların yasal temsilciliği niteliği ile bu kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek, il sınırları içinde hayvanların korunmasına ilişkin sorunları belirleyip, yıllık hedef raporları hazırlayıp bakanlığın uygun görüşüne sunmak, hayvanların korunması ile ilgili olarak çeşitli kişi, kurum ve kuruluşların il düzeyindeki faaliyetlerini izlemek, yönlendirmek ve bu konuda gerekli eşgüdümü sağlamak, ilde kurulacak olan hayvan bakımevleri ve hayvan hastanelerini desteklemek, geliştirmek ve gerekli önlemleri almak, yerel hayvan koruma gönüllülerinin müracaatlarını değerlendirmek, hayvan sevgisi, korunması ve yaşatılması ile ilgili eğitici faaliyetler düzenlemek ve bu kanuna göre çıkarılacak mevzuatla verilecek görevleri yapmak ile görevli ve yükümlüdür.

Ancak, bu görevlerin yerine getirilmesinde eksiklikler mevcuttur.

Büyükşehir belediyelerinin hayvan bakımevleri için neler söylenebilir?

Öncelikle belirtmek isterim ki, hayvan bakımevlerini, şu siyasi partinin bakım evleri iyidir, bu partininki kötüdür demek mümkün değil. Her bir parti açısından, iyisi olan da var kötüsü olan da. Burada önemli olan, başkanların bu konudaki hassasiyeti oluyor. Ancak, bir yaşam hakkı ve korunması, kişinin insaf ve vicdanına bırakılamaz. O nedenle, her belediyenin yasaya harfiyen uyması tek talebimizdir.

Rehabilite edilen hayvanlar için düzenlenmiş kanun teklifi var mıdır? Varsa içerikleri neler?

Şu aşamada beklediğimiz tek yasal düzenleme, 7332 sayılı yasa sonrası uygulama yönetmeliği. Sınırları kanun ile çizili düzenlemelere, yasanın daha net uygulanabilmesi için uygulamaya dair ayrıntıların düzenlenmesi gerekiyor.

Bunun yanı sıra, ormanlık alanlara tahsis ile doğal yaşam alanlarının kurulacağı tarım bakanı tarafından açıklandı. Büyükşehirlerde, dekarlarca alan tahsisi, fiilen mümkün değildir. Şehir merkezlerinde metrekare toprak çok kıymetlidir. Kanun gereği ilçe belediyelerinin bakımevi kurma zorunluluğu vardır. Hem bakımevi talep edip hem de bu bakımevleri için alan tahsisine karşı çıkmak doğru değildir.

Ancak, üzerinde durulması gereken hayati tek bir nokta vardır:
Kısırlaştır, dijital kimliklendirme ile kayıt altına al, aşıla, yani rehabilite et ve aldığın mahale geri bırak esasına dayalı 5199 sayılı Kanun 6.Madde, bizim kırmızı çizgimizdir.
Alınan hayvan yaşlı değilse, bebek değilse, engelli değilse ve agresif değil ise, mutlaka alındığı yere geri bırakılmalıdır.
Madde 6 korunduğu müddetçe, hayvanın rehabilitasyonunun nerede yapıldığının çok da bir önemi yoktur.

Bir de bu bakımevlerinde çalışan tüm personel mutlaka eğitim almalı ve vicdanlı insanlardan seçilmeli, ehil veteriner hekimler bulunmalı ve bakımevlerinde mutlak surette gönüllüler ile işbirliği içinde çalışılmalıdır.

Hayvan deneyleri çok hassas bir konu. Bunu nasıl yorumlarsınız?

Hayvanların deneylerde kullanımına kesinlikle karşıyız. Karşı olmak için, onların birer duygusal varlık olduğu, her şeyi hissettiği ve acı çektikleri gibi duygusal sebeplerimizin yanı sıra çok sağlam maddi sebeplerimiz de var.

İçlerinden çok çarpıcı olanlarını, sizlerle paylaşmak istiyorum:

İnsan hastalıklarının %2’den azı (%1.16), hayvanlarda görülüyor.
Hayvan testleri ve insan sonuçları ancak %5- %25 oranında birbirini tutuyor.
Hayvan deneyleri üzerinde başarıya ulaşmış ilaçların %95’i, insan için yararsız olduğu ya da insan için tehlikeli olduğu gerekçesiyle doğrudan atılıyor.
Hayvan test sonuçlarının, insanlar için ilintisiz olduğu gerçeği, bir çok şirket tarafından mazeret olarak kullanılıyor.
Doktorlara, hayvanlarla insanlar arasında var olan anatomik ve fizyolojik farklılıklar nedeniyle, hayvan deney sonuçlarının yanıltıcı olup olmayacağı sorulduğunda; doktorların %88’i, bu anlamda, hayvan deneylerinin yanıltıcı olacağını bildirmiş.
Kemirgenler, hemen hemen her zaman her tür kanser araştırmasında kullanılan deney hayvanlarından. Ve kemirgenler, hiçbir zaman insanın yakalandığı kanser türüne yakalanmazlar.
Hayvan deney sonuçlarının %90’ı, insana uygulanabilir olmadığından, atılmakta.
Laboratuvarda kullanılan deney hayvanlarının farklı cinslerde (dişi –erkek) olması halinde, sonuçlar birbiri ile çelişik çıkmakta.
Almanya’da yapılan araştırmaya göre; insan ölü doğumlarının %88’i, hayvanlar üzerinde denenip güvenli olduğu sonucuyla piyasaya sürülen ilaçlardan kaynaklanıyor. Yine aynı çalışmaya göre insan doğum kusurlarının %61’i, hayvanlar üzerinde denenip güvenli olduğu sonucuyla piyasaya sürülen ilaçlardan kaynaklanıyor. Bu kusur yüzdesi, savaş seviyesinden 200 kat fazla.
Yine Alman doktorların yayınladıkları bir kongre bildirisinde; ölümcül hastalıkların %6’sı, kalıtımsal geçen hastalıkların %25’i, hayvanlar üzerinde denenip güvenli olduğu için piyasaya sürülen ilaçlardan kaynaklanmakta.
Eğer hayvanlar üzerinde yapılan deney sonuçlarına sadık kalınsa idi, insanlığın anestezi nimetinden yoksun kalacağı, bilimsel bir gerçektir.
Yine “aspirin” hayvanlar üzerindeki deney sonuçlarına göre başarısız bulunmuş, insülin hayvanlarda kusurlu doğumlara yol açmış, penisilin ve insanlar için güvenli benzeri diğer ilaçlar ve bir kısım kanser ilaçları, hayvanlar üzerinde yapılan deney sonuçlarına göre başarısız ve zararlı bulunmuştur. Hayvanlar üzerindeki bu cerrahi sonuçlar kale alınmış olsa idi, bugün insanlar için hayat kurtaran bu ilaçların hepsinin yasaklanmış olması gerekirdi.
Kan nakli, hayvan deneylerinde elde edilen başarısızlıklar yüzünden 200 yıl, yine, kornea nakli hayvan deneylerinde elde edilen başarısızlıklar yüzünden 90 yıl gecikmiştir.
Hayvanlar üzerindeki deneyler sonucunda ulaşılan ve iyileşme için gelecek vaat eden 10 ilaçtan 9’unun, hastanelerde tıbbi vakalarda kullanılmaya başlandığında, başarısız olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü bu ilaçların, insanlarda nasıl işleyeceğini tam olarak kestirebilmek mümkün değildir.

Bu maddi gerçekler ışığında; hayvan deneylerinin, ahlaka aykırı, insanlık dışı ve tamamiyle gereksiz olduğu söylenebilir.

Hayvan deneylerine alternatif olarak ve insan sağlığı için daha güvenli bilgilere ulaşılması mümkün olan en az 100 metod varken, hala her yıl 100 milyondan fazla hayvanı zehirleyerek, yakarak, sarsarak onların tahammül edilemeyecek acılara, korkulara ve yalnızlığa maruz kalmalarına yol açmak, onları öldürmek haklı görülemez.

Dünyada her saniye, 33 hayvan laboratuvarlarda ölmektedir. Sadece bir tek insan için muhtemel bir umut var olabilsin diye, 100.000 hayvanın feda ediliyor olması, gerçekten kabul edilemez.

Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi hakkında bilgi verir misiniz?

15 Ekim 1978’de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi” ile; ‘Bütün hayvanların yaşam önünde eşit doğdukları ve aynı var olma ve yaşama hakkına sahip oldukları; hayvanlara kötü muamele edilemeyeceğini, zalimane davranışlarda bulunulamayacağı, her hayvanın uygun bakım ve beslenme hakkına sahip olduğu’ ifade edilmiştir. Bu bildirge ile, hayvanların kendilerine özgü yasal bir statülerinin varlığı hukuken kabul edilmiştir.

Sokak hayvanları için daha fazla neler yapılabilir? Bakımları konusunda yeterli bir durumda mıyız?

Sokak hayvanlarını sahipsiz bırakmamalıyız. Onların, bu toprakların kültürünün bir parçası olduğunu unutmamalıyız. Selçuklu’lardan, Osmanlı’lardan itibaren bu sokaklarda hep hayvan olmuştur. Bu toprakların insanları vicdanlı ve merhametli insanlardır. Avrupa’da Amerika’da sokakta hayvan olmaması, bize örnek gösterilemez. Yok etmek, öldürmek bizim kültürümüze yoktur.

Avrupa Birliği Anayasası uyarınca, üye devletler, hayvanlarla ilgili düzenlemelerini örf adet, gelenek göreneklerine göre şekillendirirler. Biz üye devlet dahi değilken, kraldan çok kralcı olup, AB sokakları gibi hayvansız sokak söylemi doğru değildir. Kabul edilemez.

Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?

Hiç kimseden hayvan sevmesini beklemiyoruz. Ancak yasalar çerçevesinde ve ekosistem içinde varlıklarına saygı duyulmasını, bir zorunluluk olarak bekliyoruz. Bu ülkede, pandemide yaşanan global başıboşluk nedeniyle sokak hayvanı nüfusunda da artış olmuştur.
Bunun önüne acil eylem planı ile geçilebilir.

Seferberlik halinde tüm ülkede kısırlaştırma yapılmalı,
Sahiplenmeyi özendirmeli, bakımevlerinden sahiplenenlere 2 yıl ücretsiz bakım verilerek teşvikler sağlanmalı,
Merdiven altı üretim ve kaçak satış ile kaçakçılık ile mücadele eder gibi TCK kapsamında mücadele edilmelidir,
Yok ederek değil, yaşatarak, vicdanla ve karşılıklı uzlaşma ile bu sorun da mutlak olarak çözülür. Bugünden yarına çözüm peşinde koşmak yanlıştır. 1-2 sene içerisinde sorun kalmayacaktır.

Nitekim, her gün sokaklarda endişe verici onlarca taciz, cinayet, gasp olayları yaşanırken; güvenli sokakların, sokak hayvanlarından arındırılarak sağlanacağı söylemi, kötü bir algı operasyonu ürünüdür.

Röportaj: Demet İNCE

Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest
Pocket
WhatsApp

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

five × two =

Yeniler

Köşe Yazıları