Kuduz yine gündemimizde. Her yıl 60 bine yakın insanın kuduzdan öldüğü dünyada, bu sadece geri kalmış ülkelerin sorunu. İnkübasyon süresi değişmekle birlikte 2 hafta ile 2 ay arasıdır. Tedavisi imkânsızdır. Sadece aşı ile korunmak mümkündür.
Ülkemizde kuduza yakalanma ihtimali olan hayvan türleri; köpek, kedi, sığır, koyun, keçi, at, eşek gibi evcil hayvanlarla kurt, tilki, çakal, domuz, ayı, sansar, kokarca, gelincik gibi yabani hayvanlardır. Ülkemizde kuduz olan hayvanların yüzde 93’ünün evcil hayvanlar olduğu ve ilk sırayı yüzde 59 ile köpeklerin aldığı görülmektedir.
HASTALIK AŞAMALARI
Kuduz bir hayvanın enfeksiyöz salyası ile ısırılma ve hatta sağlam mukoza yolu ile temas, hastalığı insana bulaştırır.
Hayvanlarda klasik kuduz seyrinde enfeksiyon üç dönemde kendini gösterir. Sükûnet dönemi, saldırgan dönem ve felç dönemi. Saldırganlık dönemi görülmeden de kuduz seyredebilir. Saldırganlık döneminin görülmediği kuduz seyir şekline sakin kuduz denir. Kedi ve köpeklerde kuduz hastalığında, virüs, santral sinir sisteminden tükürük bezlerine ulaştıktan sonra on gün içinde hastalık belirtileri ortaya çıkar ve hayvan ölür. Bir başka deyişle ısıran hayvan salyasında virüs taşıyorsa, on gün içinde ölmesi beklenir. Bu nedenle kedi ve köpeğin on gün gözlemi önerilir.
TEDAVİ SÜRECİ
İnsanlarda, kuduz riskli temas proflaksisinde en önemli adım yara bakımıdır. İyi bir yara bakımı kuduz virüsü geçişini azaltmadaki en etkili yöntemdir. Virüs uzun süre ısırık bölgesinde kalabileceği için aradan geçen süreye bakılmaksızın yıkama işlemi mutlaka uygulanmalıdır. Mekanik olarak virüsün mümkün olduğu kadar uzaklaştırılması amaçlandığından su ve sabun ile yıkama çok önemlidir.
AŞININ ÖNEMİ
Bugün kuduz için yapılan aşıların tümü ithal aşılardır. Oysa aşı üretimi konusunda ülkemizde veteriner hekimler çok tecrübelidirler. 1882’de Pasteur kuduz aşısını bulduğunda, Osmanlı padişahı ikinci Abdülhamit’in, aşı ile ilgili eğitimi almaları için Paris’e gönderdiği üç kişilik heyetteki kişilerden birisi de Baytar Hüsnü Bey idi. 1900’lü yılların başından başlayarak Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dahil, 2000’li yıllara gelinceye kadar aralıksız olarak veteriner aşı ve serumları üretilmiştir. Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitülerinde çok sayıda viral bakteriyel ve paraziter aşı geliştirilmiştir. Ülkemizde aşı üretim alanında, günümüzdeki dışa bağımlılığının önlenmesi için kamu ve özel sektörde yerli aşı üretiminin desteklenmesi ve GMP sistemi yatırımlarının acilen yapılması gereklidir.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl ortalama 200 binin üzerinde insan kuduz riskli temas nedeniyle sağlık birimlerine başvurmaktadır. Kuduz bu kadar önemli iken Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Veteriner Halk Sağlığı” birimi yoktur. Oysa hayvanlardan geçecek hastalıklar için ilk ve en iyi savunma hattını veteriner hekimler oluşturur.
Gerek yerel yönetimlerde, gerekse ilgili bakanlıklar bünyesinde veteriner otoritesi yeniden yapılandırılmadığı sürece, kuduzdan uyuza birçok hastalık hayvanlardan insanlara bulaşmaya devam edecektir.
DR. GÜLAY ERTÜRK
VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANI
Kaynak:www.cumhuriyet.com.tr