Belediyeniz bünyesinde ne tür çalışmalar yapılmaktadır?
Sokak hayvanları, Kadıköy’de önemli bir sorun olarak görünüyor. Ekonomik ve sosyal düzeyin yüksek olduğu bölgelerde, bir tarafta hayvanların bakılarak beslenmesi diğer tarafta da sokağa kendi kaderine bırakılan hayvanlara duyulan ilginin doğurduğu bir tepki var. Tabi bütün bunları kendi içerisinde dengelemek lazım. Biz olaya kurumsal bakıyoruz. Yani koruyucu hekimlik görevimiz var. İnsan sağlığı, hayvan sağlığı, bütün canlıların sağlığı bakımından olaya bakıyoruz ve bu belediyeye yüklenmiş bir görevdir. Belediyeler, nasıl gıda maddelerini kontrol edip gıdaların sağlıklı olmasını temin etmek zorundalarsa, aynı şekilde hayvanların bakımını, hayvanların yaşadığı yerleri denetlemek zorundalar. Sonuç itibariyle insanların sağlığını korumak zorundalar aynı zamanda. Bütün bunlardan çıkan görev içerisinde sokakta yaşayan hayvanlar için belediyenin önlem alması gerekiyordu. İlk önlemleri alan da Kadıköy Belediyesi’dir İstanbul’da. Hayvan barınağını kuran, hayvanlarla ilgili aşı istasyonu açan, poliklinik kuran belediyedir. Şu anda Kadıköy Belediyesi’nin 4-5 katlı bir binada polikliniği var kent merkezinde. İçinde 3-4 tane ameliyathanesi var. Barınağında ufak operasyon merkezleri var. Gezici bir arabamız vardı, her bölgede aşı yapıyordu. Kısırlaştırmayı ufak çapta yapıyordu ama daha çok merkeze götürüyorduk kısırlaştırmak için. Sonuç itibariyle baktığımız zaman Kadıköy’de bu yönde ciddi bir çalışmamız vardı ama her şeye rağmen hayvan popülasyonu Kadıköy’de çok fazla. Sokakta gezen, sabahları sahilde yürüyen insanları rahatsız edici düzeylere ulaşıyordu. Bunlar sadece köpekti. Son 3-4 yıldır kediler de başladı. Kediler sokakta yoktu. İnsanlar 15-20 kediyi birden sokağa terk etmeye başladılar. Bunun hayvan severlikle falan hiç ilgisi yok. Seviyorsanız hayvanları, evinizde, uygun ortamlarda yaşatacaksınız. Lodosun vurmuş olduğu sahil kesimine getirip, karların arasına o hayvanı bırakıp, önüne yem bırakmak hayvan severlik değil. Veya bir parkın köşesine getirip bırakmak doğru bir olay değil. Hayvanın aşısı olacak, hastalığı olmayacak, o hayvanın kışın donmaması lazım. Köpekler kolay kolay donmaz ama daha yavruysa, gelişimini tamamlamadıysa donar. Kediler zaten donar. Biz bile bile birilerinin keyfi olacak diye hayvanları sokaklara bırakmıyoruz. Barınaklara, sağlıklı ortamlara alıyoruz. Orada aşıları yapılıyor, yemekleri veriliyor, donmaktan korunuyor. Yaşatmaya çalışıyoruz. Hayvanların asıl yaşaması gereken yer yuvalarıdır. Yani köpeklerin sahiplenilmesi lazım, kedilerin alınması lazımdır. Bir bahçeniz varsa köpek alabilirsiniz. Ufak bir kulübede besleyebilirsiniz. Evinize kedi alabilirsiniz. Hayvanların asıl yerleri barınaklar değil. Ben de biliyorum. Ama barınaklar, hayvanları koruma adına kurulmuş merkezlerdir. Nasıl Darülaceze varsa, nasıl bakım evi varsa, nasıl hastaneler varsa, nasıl yurtlar, çocuk esirgeme kurumları varsa bunun gibi de barınaklar vardır. İnsana gösterilen ihtimamı hayvana gösteriyoruz. Hayvanları biz koruma altına almışız. Dolayısıyla bazıları barınağa karşı çıkıyor. Barınak bir sonuçtur. Toplumun hayvanlara sahip çıkmayışının bir sonucudur. 50 kişiden biri bir hayvan alsa barınakta hayvan kalmayacak. Ama bakacaksınız hayvana. Hayvanı sokağa bırakırsanız
olmaz. Ben bir hayvan severim. Hayvan da besliyorum. 3 tane köpeğim var, 2 tane papağanım var. Gayet de mutluyum onlarla. Hayvan sevgisi farklı bir şey.
Pet shoplardaki hayvan satışının yasaklanması kararının ayrıntıları nelerdir?
Sonuç itibariyle uzun araştırmaların sonucunda verilmiş bir karar. Yani pet shoplardaki hayvanların çoğu yavru. Yavru hayvanların yürümeye, kaslarını geliştirmeye, sağlıklı ortamlarda büyümeye ihtiyacı var. Onlar daha çabuk mikrop kapabilir, daha çabuk hastalanabilir. Çünkü bünyesi daha tam gelişmemiştir. Şimdi siz bu yavru hayvanı alıyorsunuz, toprağa basmadan 70 santimlik bir kutu veya bir kafes içerisinde büyütmeye çalışıyorsunuz. Hayvanın doğasına aykırı bir şey. Hayvan toprağa basacak, koşacak, yürüyecek, zıplayacak ki gelişsin. Pet shoplar cumartesi -pazar kapanıyor. 4 gün bayram oldu kapandı. Hayvan aynı yere pisliyor, aynı yerde yemek yiyor. Köpek de kedi de hiçbir zaman yemek yediği yere pislemezler. Başka bir köşe belirlemişlerse oraya pislerler. Ama burada mahkûm ediyorsunuz hayvanı. Burada mikrop kapıyor. Dolayısıyla pet shoplardan alınan hayvanların birçoğu öldü diyor yurttaşlar. Evet bunun sebebi sağlıklı koşulların olmayışıdır. Hayvan satışını yasaklamadık biz. Hayvan satışı uygun mekânlarda olacak dedik. Pet shoplar uygun değil. Pet shop bir dükkân. Asıl satış malzemeleri hayvan ürünleridir, hayvanlar değil. Onların giysileri, ilaçları, sularıdır. İnsanların pet shoplardaki hayvan satışına tepkileri çok büyük. Kedilerin, köpeklerin
köpeklerin vitrin arkasında, o kapalı kafeslerin içinde tutulması hoş değil. Bu durum insanların, 1400-1500 yıl önce kafes arkasında satılması gibi bir olay. O da canlı sonuçta. Onu oraya kapatmaya, bu şekilde orada beslemeye mahkûm etmek doğru bir olay değil. Görüntüsü bile ürkütücü. O nedenle bu karara olumlu tepki geldi.
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili fikirleriniz nelerdir?
Yasayı ayrıntılı inceleme fırsatım olmadı. Ama bildiğim bir şey var, hayvan itlaf olmayacak, koşullar ne olursa olsun 20 yıldır itlaf yok bizde. Hayvan öldürmeyi insan öldürmeyle eş tutuyoruz. Nasıl ötenazi yasaksa, hayvan öldürmeyi de her koşulda yasaklarım. Hayvan her şekilde yaşatılmalı. Gözü çıkmış hayvanlar, bacağı olmayanlar… Hepsini yaşatmaya çalışıyoruz. Yasaların vermiş olduğu yükümlerin hepsini yerine getireceğiz. Ama bize hayvanların itlafıyla ilgili herhangi bir dayatma yapılırsa o konuda bizi hiçbir şey bağlamaz. Biz yaşatmak için varız.
Geçici Hayvan Bakım Merkezi nasıl işliyor?
Belediyemize bağlı çalışmalar gerçekleştiren geçici
bir merkez. Hayvanların asıl kalması gereken yer evidir. Onun için birileri sahiplensin bunları diye geçici diyoruz. Geçici demenin temel nedeni, bunlar bir müddet burada kalmalı, burada sağlıklı bakılmalı, sonra insanların sahiplenmesi. Bunun için uğraşıyoruz. Tek barınak burada bizim barınağımız.
Kendi hayvanlarınızla ilişkileriniz nasıl?
Benim çok zamanım olmuyor. Ama evdeki köpeğimle
köpeğimle her gün haşır – neşiriz. Sabahları kahvaltıda onun mamasını ben veriyorum. O daha şanslı tabi. Akşamları ben gelmeden uyumaz. 2 tane de Sivas kangalım var. Onları hafta sonları 1 saat kadar dolaştırıyorum. Köpekler, sahiplerinin benim olduğumu biliyorlar tabi. Sivas kangallara da görevli arkadaşlar mamalarını veriyorlar. Ama onlar sahiplerinin benim olduğumun farkındalar. Geldiğim zaman gösterdikleri tepkiden anlaşılıyor.
Cumartesi -pazar günleri, ben geldiğim zaman tel örgüleri tırmalamaya başlarlar. Hafta sonu eşofman giydiğim zaman bilirler ki onları gezdireceğim. 2 tane de papağanım var: Kaptan ve Can. Kaptan, 95 senesinde geldi, 17 yaşında. Can ise 3 yaşında.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Yapmış olduğum iş de çok güzel bir iş. Biz yaptığımız işlerde farklıdır. Ciddi projeler uyguluyoruz sürekli. Çok insandan fikir alıyoruz, çok tartışıyoruz, çok araştırıyoruz, çok geziyoruz aynı zamanda. İyi yönde çok tepki alıyoruz. Kötü yönde de tepki alsak sebebini araştırıyoruz. Onu yok etmeye çalışıyoruz. Samimi yönde ciddi eleştiriler alırsak tabi ki düşünüyoruz ve yerine getirmeye çalışıyoruz.